EK TASFİYE DAVASI- EK İHYA DAVASI- USULE AYKIRI ŞEKİLDE TASFİYE EDİLEN ŞİRKETLERİN EK İHYA DAVASI
EK İHYA DAVASI
TTK m. 547. Maddesi gereği tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir. Kanunda ek tasfiyeye ilişkin herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmediğinden bu konuya ilişkin dava açılabilir. Ek tasfiye davasının tasfiyeden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerektiği kabul edilse dahi şirketin halen malvarlığında bulunan taşıır veya taşınmaz malların bulunması, şirketin fiilen devam etmesi, vergi yükümlülüklerini yerine getirmesi, ticari faaliyeti ile ilgili fatura düzenleyebilmesi sebebiyle 5 yıllık hak düşürücü sürenin işbu dava açısından uygulanıp uygulanamayacağı konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. İhyasını istenen şirket ticaret sicilinde resen terkin edildiğinde ötürü bu davada husumetin kime yaratılacağı da başka bir soru işaretidir. Uygulamada ticaret sicil müdürlüğüne bu davaların yöneltildiğini görmekteyiz. Bu yönde Yargıtay içtihadına yer vermek isteriz. “‘Dava, 6102 Sayılı Kanun’un geçici …. maddesine dayalı terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir. İhyası istenen ….. …… ….. ….. ve Ticaret Limited Şirketi’nin ….07.2015 tarihinde resen terkin edilmiş olup; dosya kapsamından şirkete bir tasfiye memuru atanmış olduğuna dair bilgi belge bulunmadığı gibi, re’sen sicilden terkin edilmiş şirketler bakımından ihya kararı verilmesi halinde tasfiye haline gireceğine dair bir yasal düzenleme de bulunmadığından, somut olayda yalnız ticaret sicil memurluğuna husumet yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca tasfiye memurunun da hasım gösterilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın pasif husumet sebebiyle reddi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.’ ( T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2016/12497 K. 2016/9182 T. 28.11.2016 ) Y. 19. HD. 09.03.2006 gün ve E. 2005/4574 – K. 2006/1171 sayılı kararında “Davanın devamı sırasında, davacı şirketin tasfiye edilip 31.12.2004 tarihinde Ticaret Sicilinden kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Davada husumet dava şartlarındandır. Davanın devamı sırasında davacının aktif husumet ehliyeti kalmamıştır. Bu durumda davacı şirketin ticaret siciline yeniden tescil ettirilerek tasfiye amacıyla sınırlı olarak ihyası sağlanmalı ve ek tasfiye işlemi yerine getirilmelidir. Yeniden tescil ile davacı şirketin aktif husumet ehliyeti doğacak ve tüzel kişiliğini kazanıp organları yeniden çalışmaya başlayacaktır. Ek tasfiye başladığında önceki tasfiye memurlarının görevi sona erdiği için yeniden atama yapılmalıdır. Tescil gerçekleştirilmeden gerekli işlemlerin yapılabilmesi mümkün değildir. (Bkz. Doç. Dr. Sami Karahan Anonim Şirketler ve Tasfiye sh. 265 vd.)” sonucuna varılmıştır. (Kazancı E.T. 30.10.2013) Öğretide, hâkimin acele karara varması gereken durumlar veya kesin ispatın beklenemeyeceği gibi durumlar açısından geçerli ve bunlarla sınırlı olmak üzere gerçeğe yakın (yaklaşık) ispat ile de yetinilebileceğine işaret edilmektedir. Bu gibi durumlar özellikle geçici hukuki korumalar açısından söz konusu olacaktır. Bu konuda bkz. PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 574-575; TTK m. 574 gerekçesinden, ek tasfiye taleplerinde yaklaşık ispatın caiz olduğu sonucuna varılması mümkün görülmektedir. Nitekim Y. 11. HD. 04.11.2004 gün ve E. 1698, K. 10818 sayılı kararında: “1- Dava, ticaret sicilinden terkin edilen davalı şirket tüzel kişiliğinin yeniden ihyasına karar verilmesi istemine ilişkindir. Tüzel kişiliğin sona erdirilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Somut olayda;ihyası istenen anonim şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi tarihinden önce şirkete ait aracın karıştığı trafik kazası sonucu davacının zarara uğradığının iddia edilmesine göre, şirketin sorumlu tutulmasını gerektirecek bu durum nedeniyle ticaret sicilindeki terkin kaydının kaldırılması isteminde bulunulabilir. Buna göre, davacı tarafın alacaklı olduğunu iddia ettiği ticaret sicilinden terkin edilmiş anonim şirketin yeniden ihyasını istemesinde hukuki yararı mevcut olup, bu davayı açma hakkının bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Tasfiye halinde bulunan bir şirketten alacaklı bulunan kişilerin yapılan ilanlara rağmen alacaklarını yazdırmamalarının alacağın düşmesini gerektirmeyeceği gözetilerek, mahkemece davacı delilleri toplanarak sonucuna göre bir değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sicilden re’sen terkin edilen bir şirketin faal olması, vergi yükümlülüğünü devam ettirmesi ve verdiği hizmetlerin karşılığı olarak fatura düzenleme yetkisine de sahip olması sebebiyle gerçekte şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiği öne sürülerek şirketin ticaret siciline yeniden kaydedilmesinin kabul edilebileceği kanaatindeyiz. Re’sen terkin edilen şirketlerin malvarlığında bulunan taşınır ve taşınmaz malvarlıklarının devrinin yapılabilmesi için taraf teşkilinin sağlanması gerektiğinden şirketin ek ihyasına karar verilmesi gerekmektedir. Şirketin malları ile ilgili gerekli işlemlerin yapılabilmesi için şirketin tüzel kişiliğinin TTK’nın ilgili maddeleri uyarınca ihyasına ve tasfiye memuru atanmasına karar verilmesininin asliye ticaret mahkemesinden talep edilebileceğinin de kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. 16.07.2023 AVUKAT UMUT ÜN ÜN HUKUK VE DANIŞMANLIK OFİSİ
Leave a comment